15 Ekim 2013 Salı

Firavun namaz kılmış

firavun
firavun



Ülkemizdeki, Sabetayistlerin, Kripto Yahudilerin ve Masonların kontrolündeki medya sayesinde beyinleri sulandırılan ve bir türlü gerçeği görmek istemeyen bakar körlere duyurulur:

FİRAVUN SINIFINA KOYDUĞUNUZ ADAM, YANİ ESAD, YİNE BAYRAM NAMAZI KILDI. ALNI SECDEYE VARDI, CEMAATE DAHİL OLDU, ÖNÜNE DE İMAM GEÇTİ. 

Namazı kıldıran imam, emin olamadım ama el Kaide tarafından bombalı saldırıda katledilen Sünni alim Said Ramazan el Buti'nin oğluydu. Namaz sırasında Esad'ın yanında çok sayıda Sünni alim ve Sünni olan Suriye genel müftüsü de vardı. Her zaman dediğimiz gibi Suriye'de zaten halkın yüzde yetmişi Sünni Müslüman... Devletteki 24 bakandan da sadece ikisi Alevi-Nusayri... Diğerleri Sünni ya da diğer dinlerin mensupları...

11 Ekim 2013 Cuma

Yılmaz Özdil'e tokat gibi bir cevap... Esad ve Suriye gerçekleri

yılmaz özdil esad suriye
yılmaz özdil esad suriye

Genç bir gazetecinin Yılmaz Özdil'e cevabi yazısıdır.

Çünkü...

Bir İngiliz siyasi analist, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad için “iğne ile kuyu kazabilecek bir sabra sahip” değerlendirmesinde bulunmuştu. Halk TV’ye verdiği röportajı izlediyseniz, Esad’ın gerçekten de ülkesinin maruz kaldığı tüm komplolara, ihanetlere, yağmaya, kıyıma, yalana, talana rağmen ne kadar soğukkanlı, sakin ve seviyeli konuşup hâlâ inatla barıştan, kardeşlikten söz ettiğini görmüşsünüzdür.

Suriye halkının Esad’a yakıştırdığı sıfatlardan biri “muallim” yani öğretmendir. Halka nedenini sorduğunuzda Esad’ın kendilerine düşmanı, düşmana karşı nasıl dik durulması gerektiğini, birlik ve beraberliği öğretip kendi davranışlarıyla da göstererek örnek olduğunu söylerler. Esad her konuda eleştirilebilir ama üslubu, seviyesi, konuşurken seçtiği kelimeler ile ilgili eleştirilecek bir tarafı olmamakla birlikte bu özelliğinin düşmanlarında bile hayranlık uyandırdığından hiç kuşkum yok. Esad’ın vatandaşlarından birine “ananı da al git” dediğini tasavvur edemiyorum mesela… İmkansız…


Yılmaz Özdil’in de “Başbakan’a eleştiri yapılmasına izin vermem” dediği televizyon programı süresince başka bir ülkenin devlet başkanı olan Esad’a “Ortadoğu Hacivatı, kasap, cellat” gibi hakaretlerde bulunduğunu izlemişsinizdir. Sahip çıkıp eleştirilmesini kabul etmediği başbakan ise iki buçuk yıldır her yerde, her fırsatta Esad’a yönelik hakaretler yağdırdı, tehditler savurdu…

Başbakan her ağzını açıp Suriye ile ilgili konuştuğunda, utandım ben.

Utandım; çünkü emperyalizmin bölgemize girmek için seçtiği kapıyı İslami kılığa bürünmüş emperyalist uşakları aracılığıyla zorlayan bir Başbakanımız var.

Utandım; çünkü ülkeyi kan gölüne çeviren “muhalefet” dedikleri haydutların güzel İstanbul’da ağırlandıklarını, o “muhalif”lerin TV kanallarında arkalarına boğaz manzarasını alarak kin ve nefretlerini nasıl kustuklarını seyrettim.

Çünkü Filistinli, Iraklı mülteciler Suriye’ye geldiklerinde onları kendi evlerinde ağırlayan Suriyelilerin Hatay’da kar altındaki çadırlarda, İstanbul, İzmir, Ankara sokaklarında nasıl yaşadıklarını, kız çocuklarının tecavüze uğradıklarını, satıldıklarını izledim.

Çünkü korkunç bir patlamadan sonra yerden aldığı insan etini olay yerine gelen kameralara gösterip “bu mu senin demokrasin ey Erdoğan!” diye çığlık atan bir babayı işittim…

Sabetayist Adnan Oktar çetesi, Esad'a karşı Türk-İsrail ittifakı kurmak istiyor ve kedicikler konuşuyor.

aylin kocaman
aylin kocaman

[Köşeli parantez içindeki eklemeler Akademi Dergisi tarafından yapılmıştır.]
Adnan Hoca'nın "kedim" diye seslendiği Aylin Kocaman İsrail haber sitelerinden Jerusalem Online sitesine roportaj verdi.
Rachel Avraham tarafından yapılan röportaj "Esad'a karşı Türk-İsrail ittifakının kurulması gerekir" başlığı altında verildi.
Röportajda Aylin Kocaman, Türkiye-İsrail ittifakının Esad için çok büyük bir tehlike arzedeceğinden bahsederek, Suriye için alınması gereken ilk tedbirin, Türkiye liderliğinde oluşturulacak "İslam Barış Gücü" nün ABD ve diğer batılı ülkelerin desteğini de alarak Suriye'ye yardım amaçlı girmesi olduğunu ifade etti. [Asil kadrosunun tamamının Sabetayist Yahudiler ve diğer çift kimlikli kripto Yahudiler olduğunu isim isim ispat ettiğimiz ve nihayet uzunca inkar süresinden sonra, Lider Adnan Oktar'ın da gerçekte bir gizli Yahudi olduğunu itiraf etmek zorunda bıraktığımız bir çetenin... Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin "çete" dediği bir Adnan Oktar çetesinin, bir de İsrail basını ile böyle bir münasebete girmesi, bu kritik zamanda böyle bir gayret içine girmesi çok dikkat çekici değil mi? Bütün bunların yanına, bir de aynı çeteye mensup başka kadınların, mesela yine Sabetayist bir aileden gelen Ayşe Hüma Babuna'nın, başka birisi üzerine kayıtlı bir cep telefonu numarası kullanarak ABD büyükelçilikleri, İsrail numaraları, MİT, Terörle Mücadele Şubesi, İçişleri eski bakanı Abdülkadir Aksu'nun direkt cep numarası ve daha pek çok yerli yabancı kurum ile iletişim halinde bulunduğunun mahkeme kararı ile tespit edilmiş olduğunu göz önünde bulundurursak her halde neyin ne olduğu, kim saman altından nasıl su yürüttüğü daha net anlaşılabilir.]

Rachel Avraham'in Aylin Kocaman ile yaptığı röportaj üzerine hazırladığı analiz yazısındaki bazı bölümler şöyleydi: 

5 Ekim 2013 Cumartesi

Reyhanlı saldırısını El Kaide üstlendi

elkaide
elkaide


Suriye'deki sözde muhalif, özde teröristlerin, el Kaide bağlantılı ve en önemli örgütü Irak ve Levant İslam Devleti (ISIL), Reyhanlı saldırısını üstlenirken AKP hükümetini, Bab'ul Hava ve Bab'ul Selam sınır kapılarını açmaması halinde intihar saldırıları düzenlemekle tehdit etti. Söz konusu örgütün 3 yıldır AKP hükümeti tarafından desteklendiği biliniyor.

Breakingnews'in yayınladığı bildiride "Aslanlarımız İslam toprakları üzerindeki Türk devletine iyilik mesajını iletmek ve burayı kafirlerden temizlemek için hazırlar" ifadeleri yer alırken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a da sınır kapılarını açması için gelecek pazartesiye kadar süre veriliyor. Son olarak açıklamada Reyhanlı ile Bab el-Hava bombalamaları da ISIL tarafından üstlenildi ve AKP hükümetinin çıkarlarını hedefleyen intihar saldırılarının Ankara ve İstanbul'u da vuracağı uyarısı yapıldı.

11 Mayıs 2013'de Reyhanlı / Hatay'da düzenlenen iki ayrı bombalı terör saldırısında 52 kişi ölmüş, 146 kişi yaralanmıştı. AKP hükümeti gizlediği gerçek ölü sayısının meydana çıkmaması için ölü sayısı vermiş ama ölülerin isimlerini bir türlü açıklayamamıştı. Görgü şahitlerinin ve sağlık görevlilerinin sosyal medya üzerinden paylaştığı ilk bilgilere göre en az 200 kişi ölmüştü ve yaralılar sayılamayacak kadar çoktu. Tam bir tiyatro çevrilmiş, gerçekler milletten gizlenmiş, devlet milletine yalan söylemiş ve hedef saptırılmıştı. Bakanlar tarafından bile gerçek dışı beyanlarda bulunulmuş, basın sansürlenmiş, gazeteciler korkutulup susturulmuş ve yandaş basın da olanca gücü ile AKP'nin menfaatleri doğrultusunda haberler yapmışlardı. O kadar ki, o bölgedeki onlarca kameranın hepsinin de bozuk olduğu iddia edilebilmişti. Sürekli oralarda olan ve Suriye'den mülteci oldukları iddiası bölgeye getirilen seyyar satıcıların o gün o bölgede olmayışı bile araştırılmamıştı. El Kaide bağlantılı ve saldırıları üstlenen örgütün bu itirafı, olay anından beri bilinen ama hükümet tarafından gizlenen gerçekleri gözler önüne serdi. Bir kez daha iyice meydana çıktı ki, logosunda bile Yahudilerin kutsal sembolü yedi kollu şamdan (menora) bulunan Ak Parti, tamamen, Büyük İsrail Projesine giden yolda, Türkiye'nin ve bölgenin Batı ve İsrail menfaatine yeniden düzenlenmesi maksadı ile içimizdeki kripto Yahudiler ve Sabetayistler tarafından CIA ve MOSSAD kontrolünde kuruldu.

İşte o bildiri:

Suriye'de katliam yapan el Kaide örgütüne kimyasal silahı MİT mi verdi?

mit
mit

Suriye’de PKK'ya yakınlığıyla bilinen ve geçtiğimiz günlerde lideri Salih Müslim'in Türkiye'ye gelerek AKP'li yetkililerle görüştüğü PYD, Türkiye’nin el-Kaide bağlantılı gruplara kimyasal silah desteğinde bulunduğunu iddia etti.
PYD’nin resmi yayın organı Pydrojava’nın haberine göre Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi, Nusra Cephesi ile Türkiye istihbaratının ittifak yaptığına dair bir belge yayımladı.
Yakın Doğu Haber'in çevirdiği belgede MİT ile El-Kaide bağlantılı gruplar arasında ittifak yapıldığı öne sürülüyor.Belgede Türkiye’nin Nusra Cephesi’ne Suriye'de kullanılmak üzere kimyasal silah desteğinde bulunacağı belirtiliyor 
Yakın Doğu Haber'in çevirdiği belgeye göre geçen nisan ayının sonlarında Gaziantep'te, Türkiye istihbaratı, Nusra cephesi, Suriye Ulusal Koalisyonu ve Özgür Suriye Ordusu’ndan liderlerin bulunduğu bir toplantı yapıldı ve toplantıda Türkiye istihbaratı Nusra cephesine, orta-ağır silahlar ve uçaksavar füzeleri vererek yardımda bulunmayı taahhüt etti.
Nusra Cephesi’nin Suriye'de kullanmak üzere Türkiye istihbaratından kimyasal silah desteği garantisi aldığının iddia edildiği belgede El Nusra’nın bu silahı, Özgür Suriye Ordusuna bağlı İslam Tugayı ile işbirliği içinde kullanmak üzere alacağı belirtiliyor.
Belgede ''Nusra Cephesi Şeriat Komitesi, rejimi devirmek adına, kimyasal silah dahil her türlü aracın kullanılabileceğini belirtir'' ifadesi yer alıyor. Nusra Cephesi bu hususta İslam Hukuku ilkelerine dayandığını söylüyor.
Belgede ayrıca Gaziantep’te bir araya gelen bu tarafların ''Suriye krizinin silah ve güçten başka çözümü yoktur'' ifadesini kullandığı yer alıyor.
İşte o belge:

Bu ay öne çıkanlar